Süveyda IV


Süveyda -0- Süveyda -I- Süveyda -II- Süveyda -III-
- Çok bekletmedim ya? dedi. - Yok canım, ben de yeni geldim, dedim. "Ben de yeni geldim" mi? Daha neler.. Bir paket sigara bitirdim seni beklerken. Akciğer kanseri olsam, senden bilmem lazım. Ama onun dediğine bak. Off.. Neden ağzımı açıp bir şey söyleyemiyorum Süveyda'ya? Elimden gelmiyor. -Yeni mi geldin? Desene erken gelsem seni bulamayacakmışım. -Geç gelmekle erken gelmek aynı şeydir diye cevap verdim. Gülümsedi. -Hızlı öğreniyorsun.. Bu lafları başkası söyleyecek ağzının ortasına iki tane çarpmaz mıyım? Aparkat bile atarım. Hem geç kalacak, hem böyle cevaplar verecek. Ama gel gör ki karşımdaki Süveyda. Kızgınlıklarım buz gibi eriyor bakışlarında. Aslında akşama doğru geleceğini tahmin ediyordum. O saate kadar ne yapıyor emin değilim. Okulda olabilir. Bu yaşta lise okuyor olamaz. Belki üniversite öğrencisidir? Ya da çalışıyordur. Gerçi gerçek adını bile söylemediyse neden hakkında daha detaylı bilgi versin ki? Peki ya dün akşam? Ona sarılışım.. Adı konmamış bir ilişki mi? Acaba bana karşı bir şey hissediyor mu? Ya hepsi benim yanlış anlamamsa? Paranoyak bir insan değilim aslında. Tamam, kemalpaşa, kadayıf ve özellikle revani kılığında dünyayı ele geçirmek isteyen kötü kalpli uzaylıların aramıza sızdığı ve benim de onları yiyerek dünyayı kurtardığıma dair garip inançlarım var. Ama yine de bu beni paranoyak yapmaz değil mi? Neyse asıl konuya döneyim. Süveyda'dan bahsediyordum. Kesin kararımı vermiştim. Cevapsız bütün soruların cevabını isteyecektim ondan. Bu arada bir anektod geçeyim; O'nu beklerken, okul bahçesinde top oynayan çocukları izledim..Yetenekli bir çocuk gözüme çarptı. Kendi çocukluğum geldi aklımda. Bizim sokakta oturan bir Volkan vardı.Manyak kaleciydi çocuk,kimse penaltı atamazdı ona.Ama bir gün maç yaparken (kolasına) penaltı oldu.Volkan oyundaydı,kalede küçük bir velet vardı.Volkan "kaleye ben geçeceğim" dedi."Oyuncu kaleye geçerse 2 penaltı olur ona göre "dedik."Tamam" dedi.İlk penaltıyı teknik çektim tuttu.İkincisinde gerildim gerildim bir çektim,gol oldu.Yani özetle diyeceğim o ki; revani tatlısı iyidir. Kendi hayat hikayemde bile figuranlık yapıyorum sanki. Ama biraz yüzsüzüm sanki, çaktırmadan da olsa Süveyda'nın hikayesinde rol çalmaya çalıştığımında farkındayım.Bu O'nun hikayesi. O sebeptendir asıl konuya geri dönelim. Aklımdaki soruların cevaplarını öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Pat diye konuya girdim: -Süveyda, sen kimsin? .....

Süveyda - III

-''Geç kaldın''
Saatime baktım.5'i çeyrek geçiyordu.
-''Hayır.Erken bile geldim'' dedim.
Gerçektende geç kalan ben değil Suveyda'ydı.Ben 5'e 5 kala gelmiştim okulun önüne. O ise 5'i çeyrek geçe gelmişti. Normalde hiçkimseyi 5 dakikadan fazla beklemediğim halde süveyda'yı 15 dakika beklemiştim. Ve şimdi bana geç kaldığımı söylüyordu.Şaka yaptığını düşündüm.Ama yüz ifadesi gayet ciddiydi.Bir an gerçekten geç mi kaldım diye tereddüte düştüm.Bu his bende çocukluktan beri vardı.İlkokulda derse geç kaldımda hoca sert mi davrandı,çocukken sofraya geç kaldımda annem çok mu kızdı nedir bilmiyorum.Kendimi hep bir yerlere,bir şeylere geç kalmış gibi hissederim.Olağan bir şey benim için.
Sözlerimi tekrarladım:
-''Hayır.Erken bile geldim.Gerçekten..5 kala buradaydım.''
-''Erken gelmekle geç kalmak aynı şeydir'' dedi Suveyda.''İkisinde de hiç bir şey bulamazsın.''
Suveyda'nın kolay başedemeyeceğim biri olduğunu bir kez daha hissettirdi bu sözler bana.Belki daha derin anlamlar ifade ediyordu,bilmiyorum.Ama ben nedense yüzeysel anlamayı tercih ettim.
-Aslında aynı şey değil.Erken gelirsen beklediğin kişinin vaktinde gelme ihtimali var.Geç kalırsan buluşacağın kişi seni beklemeyip gitmiş olabilir.
-Ama sen ben bekledin
-Geleceğini biliyordum
-Ben de bekleyeceğini biliyordum dedi.
Karşımdaki bir başkası olsa ''Demek öyle..Benim bekleyeceğimi bildiğin için geç kaldın,şöylesin,böylesin..'' derdim.Kavga çıkarırdım.Belki kalkıp giderdim.Ama bütün bunlar bir anda o kadar çocukça geldi ki..
Hemen sözü değiştirmek istedim.
-''Ee,görüşmeleyeli neler yaptın yaptın? anlat bakalım''
-''Seni düşündüm'' dedi ''Merak ettiğin buysa..Şerefine yıldızları içtim..''
-''Ne güzel.Keşke yanında olsaydım..'' dedim.
Okulun önündeki merdivenlere oturdum.Açıklamasını bekledim,ses çıkmayınca dayanamayıp sordum:
-İnsan yıldızları nasıl içerbilir Suveyda?
Kolunu ileri uzatıp,elini bardak tutar gibi yaptı.
-''Böyle'' dedi ''Pencerenin kenarından gökyüzüne uzatırsın bardağını.Yıldızlar suyun içine dolar.Sende içersin.Tadını farketmezsin ama parıldayışı içine dolar..''
Bir sigara yaktım.Bu insana düşünmek için zaman kazandırır.Sigaramdan bir nefes çektiğimde farkettim ki işe yaramamıştı.Hala söylediklerine bir anlam verememiştim.Şaka yapıyor ya da edebiyat yapıyor gibi bir hali olsa tamam deyip geçeceğim ama Suveyda bunları söylerken o kadar ciddi bir yüz ifadesiyle söylüyordu ki,ister istemez mantık süzgecinden geçirmeye çalışıyordum.
-''Dene bak dediğimi..yıldızlar bardağın içine doluyor.''
-''Yani ışıkları yansıyor'' dedim.
-Hayır,bardağın içine giriyor.
-İşte o şey yansımaktır.Düz ya da şeffaf şeyler ışığı yansıtır.Ayna gibi,su gibi.Bu içine girmesi demek değildir.
''Demek öyle'' dedi inanmayan bir tavırla.''Aynanın önüne geçince kendini görmez misin?'' diye sordum. Konuşmayı bildiğimiz mantıklı bir alana çekmeye çalışıyordum.O zaman söyleyecek birşeylerim mutlaka olurdu.Böyle afallamazdım.Tartışmaları kaybetmeyi hiç sevmem.Zekama ve mantığıma çok güvenirim.
-''Belki'' dedi.Hala söylediklerime ilgisiz ve inanmaz bir tavırdaydı.
-''Belki değil gerçekten öyle'' dedim.''Ama gördüğün sen değilsindir.Senin yansımandır.''
Duraksadı.
-''Peki ben bensem,aynadaki kim?''
-''Yansıman'' dedim ''Aynalar karşısındakileri yansıtır''
-''Peki ya ben karşısında değilsem?''
-''O zaman karşılarında ne varsa onu yansıtırlar.''
-''Ya karşılarında bir şey yoksa?''
Soruları o kadar gelişigüzel soruyordu ki..konuşmayı bir mantık çizgisinde yürütmek mümkün değildi.Aklına ilk gelen şeyi hemen sorduğu için ne kadar zor sorular sorduğunun farkında değildi.Belkide bir oyun oynuyor diye düşündüm ve oyuna bende katıldım.
-Her zaman karşılarında bir şey vardır.Yani olmaması imkansız.Işık olduğu sürece yansıtırlar.
-Ya geceleri..O zaman neyi yansıtırlar?
-''Karanlığı..'' dedim.Ama dediğimden bende emin değildim.Işık olmadan neyi yansıtabilirki aynalar?Işık gerekliydi.
-''Yani ölüyorlar mı?'' dedi.
-''Belki uyuyorlardır ''dedim.Diyecek bir şey bulamıyordum.
-''Belki rüya da görüyorlardır ''diye atıldı Süveyda.
-''Kim?''
-''Aynalar..Belki bizim o gördüklerimiz senin iddia ettiğin gibi yansıma değildir,aynaların düşleridir.''
Çıkacak bir yol bulamadığım için onun dediğini kabul etmeye karar verdim.Sorduğu soruları cevaplamaktan daha kolay görünüyordu.
-''Olabilir'' dedim.''Aynanın diğer tarafı başka bir boyut.Biz onun,o bizim diğer yanımız gibi''
-''Gördün mü işte'' dedi.''Aynanın içinde az önce bir şey yok diyordun.Ama öteki yanımız varmış işte''
Konuyu bir yerinden tutup toparlamanın imkanı yoktu.Akışına bırakmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.
-''Öyle ama.Sadece biz karşısında olduğumuz sürece.Biz karşısında değilsek,aynanın içinde hiçkimse olmaz.''
-''nerden biliyorsun?'' dedi Suveyda.''Belki saklanıyorlardır''
İsyan etmek üzereydim.
-''Aynalar saklanmaz Suveyda,yansıtır'' dedim.
-''Peki görüntümüze ne oluyor? öbür taraftaki ben yok mu oluyor?''
Mat olmak üzere olduğumu farkediyordum.Biraz kızgın bir ses tonuyla cevap verdim:
-''Hiçbir şey yok olmaz.Varolan yok olmaz,yok olanda yoktan var olmaz.''
-''Ama aynadaki görüntüm var.Yok olamayacağına göre,ben karşısında değilken nerede o?''
''Bilmiyorum'' dedim.
Böyle mantık dışı bir tartışmayı nasıl oldu da kaybettiğimi anlamıyordum. Saflıkla ve büyük bir ciddiyetle sorduğu gelişigüzel sorularla bildiğim bütün doğruları alt üst ediyordu bu kız.
Birden her şeyin sırrını çözmüş bir ses ifadesiyle atıldı.
-''Buldum.Saklanıyorlar..'' Duraksadı.''Peki benimkiler nerede saklanıyor?''
Heyecanlanmış gibiydi.Titriyordu.Yüzünde sevinç,telaş,korku yüzlerce duygu bir anda okunabilirdi sanki.Yanıma sokuldu.Ne söyleyebileceğimi bilmiyordum.Mantıklı sözler,fizik yasaları..ne söylesem anlamsız kalacaktı sanki.ki bütün o mantık silsilesinin doğruluğundan artık ben bile emin değildim.Aynalar esrarlı gelmeye başlamıştı.
''Nerde o?'' dedi.''Kim?'' dedim.''Aynanın öte tarafındaki ben.Ben karşısına geçtiğimde içine giriyorsam,baktığım her aynada bir ben varım.Bugüne kadar o kadar çok aynaya baktımki..ne oldu ordaki benlere? yoksa çaldılar mı onları? kırılan aynalardaki benlere ne oldu? öldü mü hepsi? ne oldu? Tarık söylesene..''
Ağlamaya başlamıştı.Çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Kendimi o kadar çaresiz hissetim ki.Ne söyleceğimi bilemiyordum.Sarıldım.''Kimse seni çalmadı.Buradasın.Benim yanımdasın..'' dedim.
''Kırdılar hepsini,paramparça ettiler.hepsinde bir parça bıraktım.Yok oluyorum.Yok olmak istemiyorum.'' Ağlamaya devam ediyordu.
Hava kararmaya başlamıştı.Başı alınmaz bir gölgeler ordusu üzerimize doğru yürümeye başlamıştı.Sımsıkı sarıldım Suveyda'ya.Yavaş yavaş hıçkırıkları duruldu.Elimi tuttu.Sıktı.Gözlerine baktım.
-''Beni sakın bırakma olur mu?''dedi.
-''Tamam'' dedim.
-''Yemin et!''
Hiç düşünmeden ''Yemin ederim seni asla bırakmayacağım'' dedim.Yaşlı gözleri bir an parladı sanki.
''Bunu unutma'' dedi ''Öyle çok şeyi unutuyorsun ki..''
''Söz..unutmam'' dedim.
Başını omzuma yasladı.Batan güneşi seyretmeye başladı.Belki gökyüzünün alabildiğine kızıldı.Suveyda'nın gözleri alabildiğine hercai.Belki Suveyda az sonra yine aniden kalkıp gidecekti.Ama bir şeyin farkındaydım:
Yine başım beladaydı.
Yine aşık olmuştum..