Sorardın
Yollar nereye gider?
Bu dünya neden böyle?
Biz de kirlenmiş miyiz?
Bilmezdim
Anlatırdın
Küllenmiş sevda masallarını
Eski zaman aşıklarını
Şiir gibi titrerdi sesin
Dinlerdim
Dalardın
Uzaklara bakardın
Bakışların,düşlerin,düşündüklerin
Uzaklarda olurdu,gücüm yetmez
Kalırdım
Giderdin
Gelmelere giderdin
Yine de düşerdik peşine sessizce
Gölgen,gözlerim ve düşlerim
Giderdik
Gittin
Önce gölgen yoruldu
Sonra gözlerim
Ve düşlerim
Eski bir şarkı oldun dilimde
Sustum
Kuala Lumpur
cilveli bir orospudur gitmek arzusu
ve sevdalılar yeminli tibet rahibi
oysa ben daha çocukluktan tutmuşum kerhanenin yolunu
vedaların şehveti,uzakların tutkusu
sırtına saplanan bakışlara inat
gitmeler çağırdında ruhumu
tutup yalnızlığımın elinden
merhaba derim hoşçakala
elveda mutlu aşklar
ver elini hindistan,mozambik
"hello afrika"
O Kadar da Seri Olmayan Katilin Hikayesi
Bu çok da seri olmayan bir katilin inanılmaz cinayetler işlediği bir hikaye olacaktı. Ama cinayet planları o kadar inanılmazdı ki kendi bile inanmadı. En azından kendini öldürmek ve katilliğin hakkını vermek istedi ama serilikten o kadar uzaktı ki cinayet yöntemi olarak sigara içmeyi seçti. 35 yıl sonra tam hedefine ulaşmak üzereydi ki karşıdan karşıya geçerken bir araba çarptı ve öldü. Ortada bir katil yoksa hikaye de yoktu. Yazmadım.
Süveyda VII - Ayağı Kırık Taylar
Gelmedi. Ama ben bekledim. Ertesi gün de gelmedi. Ben yine bekledim.Ve bir sonraki günde gelmedi. O gelmese de ben beklerim dedim. Ama bekleyemedim. Onuncu günün sonunda vazgeçtim beklemekten. On gündür duvarın üstüne kukuma kuşu gibi tünemiş öylece oturan, ara ara da sigara yakan bir çocuğun karşıdan çok aptalca göründüğüne eminim. Ama bir süre sonra komşular arasında gerizekalı olduğuma dair dedikodular çıkacağından korktum. Çünkü değildim. Ya da bilmiyorum, belki de öyleydim. Daha gerçek adını bile bilmediğim bir kıza aşık olmuş, görüşürüz demesine inanmış, bekliyordum öylece. Nihayetinde beklemedim işte. Yine de beklemediğim her an o gelmiş gibi hissetmekten de kendimi alamadım o duvarda olmadığım her saniye.
Beklemek lanetli bir his sevgili okur. Beklemek cehennemde yanmak gibi bir şey. Sonu olmayacağını biliyorsun aslında. Ama yine de içinde bir ümit var işte. İşlerken keyif aldığın bir günahın bedelini öderken, içinin temiz olduğu savunmasıyla affını beklemek gibi. Belki affolur? Kim bilir.
Kotum ütülü değildi artık. Zaten kot ütülemek saçma bir fikirdi. Yataktan kalkmış gibi görünmesi için özenle taradığım saçlarım artık gerçekten yataktan kalktığım haliyle duruyordu tüm gün. Yakışıyor muydu? Bilmiyorum. Hiç bakmadım belki çok zaman. Depresyona girmiştim galiba. Ama bunu fiyakalı sözlerle betimlemezsem öleceğim hastalığına yakalandım galiba. Bu sebepten ki:
Mutsuzluk uyku yüklü katarlarla gelmeye başladı yaşadığım şehire. Ve ortadan kayboldu kervancıbaşı. Gözlerimin gün ışığı ile buluşmasıyla etkileşime geçen kimyasal bir bileşim oldu içimde hissettiğim acı. Yorgun, anlaşılmaz bir mahmurluk çöktü üzerime giderek. Endişeler, korkular.. Hüzünlerin vedasındaki o lanet rehavetin aksinde günler çılgın atlar gibi koşmaya başladı. Ayağı kırık taylarla doldu avlum, yaşanmamış günler dizildi dünüme. Vuramadım hiç birini. Aklımda tek bir soru vardı:
Süveyda nerede?
SÜVEYDA VI: Kaplumbağalar ve Kelebekler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)