Süveyda VII- Öğretmenine Aşık İlkokul Öğrencisi

Süveyda tıpkı masal kahramanı gibi bir anda girdi hayatıma. Varlığı bir rüyanın hayıra yoruluşu, varlığı bir hayalin gerçek oluşu, varlığı 5 liraya fal bakan kafe falcısının elimde okuduğu güzel talihin  tecellisi. Öyle bir mutluluk ki onu beklemek, öğretmenine aşık ilkokul öğrencisinin her sabah koşa koşa okula gidişi. Ne zaman onu düşünsem içim içime sığmıyor.-du

Süveyda beni kendine aşık edip ortadan kayboldu. Hem de hiçbir şey söylemeden. Bazen düşünüyorum, ben mi abartıyorum? Sonuçta bir arada olduğumuzu düşünen bendim belki de.. Ama yanımdayken çok güzel gülümsedi. Öyle güzel güldüyse, öyle güzel baktıysa sevgili olmalıydık. Ağlamıştı yanımda. Yaşlı gözleriyle bakmıştı. Ben ona sarılmıştım. Beni hiç bırakma demişti. O da sevmişti beni. Aksi olamaz. (Sevgili okur. Ders 1: Biri sana çok güzel bakıyorsa korkmaya başla. Ders 2: Biri sana çok güzel gülümsüyorsa ardına bakmadan kaç)

Yağmur yağmıştı bir gün. Saçlarım yataktan yeni kalkmış gibi dağınık ama yine de şekilli dursun diye jöle sürmüştüm diplerine. Duş alınca çok yumuşuyor saçlarım, kirpi gibi oluyor sonra, sevmiyorum öyle. Jöle gözlerime aktı. Kıpkırmızı oldu gözlerim. O zaman beğenmedi belki beni. Ama onun için ıslanmıştım. Bir anlamı yok muydu onun için? Belki yoktu. Neden olsun ki?

"Süveyda" demiştim, "ben sende kendimi buldum. Mutlu hissediyorum."

"Kendini buldunsa bulduğun yerde kaybet ki en azından nerede kaybettiğini bil" demişti.

Gelişine söylenmiş bir söz mü yoksa farkedemediğim derin anlamı mı var o an anlayamamıştım. Şimdi bakınca da çok anlamlı durmuyor gerçi. Bu kızın söylediği şeylerin ciddi bir derinliği var mı, yoksa o an aklına geldiği gibi rastgele mi  konuşuyor hiç bir zaman anlayamadım zaten.

Öğretmenine aşık ilkokul öğrencisi güzel geldiği için yazılmış bir betimle değildi sevgili okur. Çok şey öğrendim. Okul gibiydi bu aşk. Ama ne var ki boşvermişliğin ağırlığı çöküp göz kapaklarıma görmediğim rüyaların peşinde uykulara gömdüğüm günlerde devamsızlık yaptığım halde hayatta bıraktı beni kader? Çilesi doldu şeklinde bir kanaat notu kâfi  mi acaba vedama? Karnem kırıklarla dolu, bin bir parçaya bölünmüş. Giriş, gelişme, sonuç..İlkokul kompozisyon dersinde bize ilk öğretilen üçleme. İnsan doğar ve ölür.  Biri giriş biri sonuç olurdu.Yaşar dersen arada tam puan. Gelişme olurdu o da.  Her ölen yaşar mıydı o da muallak. Hiç bir giriş ve gelişme sonucu değiştirmiyorsa ne fark eder ki?  Öğretmenim pardon, çok yanlışım olmuşta geç fark ettim. Biraz daha zaman istiyorum..Bir de..Silgi var mı silgi?

Yok.

Ufak bir not

Posthane'yi açalı yaklaşık 10 yıl oldu. Bu sürede bir çoğu ilk 2 yılda olmak üzere 500'den fazla yazı girmişim. Tabi 10 yılın ardından çoğunu yayından çektim. Aslında blogu tamamen silecektim, ama tadımlık bir kaç yazı kalsın dedim. Fena mı yapmışım?

Doğru insanı bulmak üzerine

Hani hep derler ya;''Doğru insanı'' bulmak diye.

Kimdir bu doğru insan bilinmez.

Ama şöyle de bir nokta var ki; o da:

''Doğru insanı bulmak için önce doğru insan olmak lazım..''

vesselam..

Keşkeleri çıkaramadım hayatımdan

Keşke gökyüzü yeşil çimenler kırmızı elma siyah olsaydı..ve elmaya elma değil deniz deseydik..o zaman her şey bambaşka olurdu..deniz gözlüm diye yazılan tüm şiirlerde aklımıza siyah bir elma gelirdi..canımız çekerdi yerdik..sonrada gidip elmada yüzerdik.. (ayrıca aranızda kendi ellerimle çizdiğim sanat eserimi beğenmeyenler varmış.çok kırıldım )