Bahçelere dalarken..

bir zamanlar "kiraza dalıyolaaaaar" diye yunanlı yakalamış kuva-i milliye askeri gibi boğazları patlarcasına bağıran ispiyoncu çocuklara gıcıktım" şeklinde cümle kuran bir arkadaşım vardı. neredeler ki şimdi?

Olma mı hiç be kuzu?

-Neden öyle şaşkınlıkla bakıyorsun gözlerime? -... -Ertesi gün olsun diye yaşayanlardanlaştırdıklarımızdan mısın yoksa sende? -... -Nasıl da süslenmişsin.Ne kadar da ölümlüsün oysa. -.. -Elmalı kek. -Olur

Başka türlü bir şey..

Kim çıkarabilir ki insanı kendi düştüğü çukurlardan? Geçmişi yardıma çağırmak neye yarar? Giden, gitmiştir. Kalır. Dayanak arar insan bazen kendine. Ya da dayanacak takat. Bulamaz. Bir sebep. Yeniden başlamak için bir sebep. Hani yürekte ilk ağrı. Hatırlamakta zorlanıyor insan bazen. Gözler arıyor, masumiyete bir çağrı. Gelmez. Gitgide tükenirsin kendi karanlığında..

Bir ihtimal daha var..

Küçükken ne olmayı isterdim? Tam hatırlamıyorum. Herhalde her çok çocuk gibi pilot olmak istemişimdir bir ara. Bir de "dengesiz olmak istiyorum" geyiği var, o ayrı mevzu. Biraz akıllanınca da Hakan Albayrak olmak istedim büyüyünce, beceremedim. Yattığın yerden Arjantin'de kurban kesip, Bosna-Hersek'te belgesel çekilmiyor. Ama ne olmak istemediğimi biliyorum. Mesela dedemlerin sokağının ilerisindeki bakkal amca olmak istemiyorum. Onu tanıdığımda 5 yaşında filandım heralde. Gözyaşı sakızları,Ada-Mabeller, taşla vurunca patlayan kağıtlar filan alırdık. Bırak 3 katlı toplu 5 katlı top bile çıkmamıstı piyasaya henüz. Orta yaşlı kel gözlüklü bir amcaydı. 20 yıl geçti üzerinden. Dün gördüm, hala orta yaşlı, aynı kellikte ve aynı gözlüklülükte (ne demekse artık).. Hala bakkalın kapısında dikilmiş duruyordu. Bakkala gözattım geçerken, zaman tüneli gibi geldi. Sanki amcayı da kapıya mumyalayıp bırakmışlar. Ya da onun az ilerisindeki berber olmak istemezdim. Saçlarımı hep 3 nuramaya vururdu. Ben berber olacaksam çocukların saçlarını keserken 3 numaraya vurmayalım kirpi olur sonra diyen bir berber olmak isterdim. Duvar olmakta istemezdim mesela. Ama olsam kolay kolay yıkılmazdım. İyi elma ağacı olurdu benden, en iyi arkadaşımda Badem Ağacı. Yemişe durmadan çarpardı bizi karayel filan işte. Bildik hikaye..

Kedi Hırsızı

Yüzüncüyıldaki evden taşındığım gün evi toplarken bir iş için kapıyı açtım. Bir anda kapının önünde beyaz yavru bir kedinin olduğunu farkettim. Apartmanın 8. katınbda kedinin ne işi var diyesiye kediyi eve aldım. Çocuğun teki sokakta buldu getirdi,annesi de eve gelince istemedi attı diye düşündüm heralde. Zaten evi toplamakla meşguldüm, kedicikte evin içinde gezdi durdu. Tam eşyaları topladım,arabaya yükledim evden çıkacağım.Birden aklıma kediyi yeni taşındığım eve götürmek geldi.Ev arkadaşımda Amerika'ya gittiği için yalnız kalmıştım,bana ev arkadaşı olur dedim.Kediciği bir çantaya koyup,arabaya atladım. Yeni eve gelince iner inmez süt alıp kapıda bir kaba koydum.Kedicik karnını doyururken biz de arkadaşlarla eşyaları boşalttık. Hava karardığı için yerleştiremedik. Başka bir yerde kalmaya karar verdim. Giderken kediyi eve koysam belki ertesi gün gelemem,aç kalır diye bahçede bıraktım.Kapıda süt varken nasıl olsa gitmez diye düşünüyordum. Ertesi gün eski evimde bir işim çıktı.Apartmana girdiğimde bütün katlarda asansörlerin üzerinde bir postit olduğunu farkettim "Apartmanda küçük beyaz bir kedi kaybolmuştur.Görenlerin ya da bilenlerin daire 29'a bildirmeleri rica olunur" yazıyordu. Daire 29 eski kapı komşum oluyor.İçimden len kim getirecek kediyi şimdi onca yoldan geri diye geçirdim ve en alt kattaki duyuru kağıdının üstüne bir not düştüm: "Merak etmeyin. Kediniz güvenli ellerde:)" Eski evde işimi halledip yeni evime gittim. Ama geldiğimde kedicik yoktu etrafta. Aradım taradım bulamadım. Benim küçük ev arkadaşım daha ilk günden kaybolmuştu. Bu hikayenin özeti şu: Ya durduk yere bilmeden hem kedi hırsızı oldum üstüne bir de kediyi kaybettim. Kıssadan hissesi de şu: Taşınırken apartmanınızda kapınıza gelen kedileri eve almayın. Alırsanız yeni evinize götürmeyin. Götürürseniz kediciği kapıda bırakıp kaybetmeyin. Bu kadar.

S'ils n'ont pas de pain qu'ils mangent de la brioche!

Aristokrat eğilimlerim olduğunu farkediyorum bazen.Şu fransız devriminin fikri altyapısını hazırlayan genç soylulardan biri gibi. Hem çalışmak yerine bol bol kitap okuma,kendini geliştirme arzusu. Hem de yüreğinde devrimci duygular..Ne güzelmiş öyle ekmek parası için çalışmadan devrim yapmak. Müdür hep söylerim, yanlış zamanda doğmuşum ben.