Süveyda IV


Süveyda -0- Süveyda -I- Süveyda -II- Süveyda -III-
- Çok bekletmedim ya? dedi. - Yok canım, ben de yeni geldim, dedim. "Ben de yeni geldim" mi? Daha neler.. Bir paket sigara bitirdim seni beklerken. Akciğer kanseri olsam, senden bilmem lazım. Ama onun dediğine bak. Off.. Neden ağzımı açıp bir şey söyleyemiyorum Süveyda'ya? Elimden gelmiyor. -Yeni mi geldin? Desene erken gelsem seni bulamayacakmışım. -Geç gelmekle erken gelmek aynı şeydir diye cevap verdim. Gülümsedi. -Hızlı öğreniyorsun.. Bu lafları başkası söyleyecek ağzının ortasına iki tane çarpmaz mıyım? Aparkat bile atarım. Hem geç kalacak, hem böyle cevaplar verecek. Ama gel gör ki karşımdaki Süveyda. Kızgınlıklarım buz gibi eriyor bakışlarında. Aslında akşama doğru geleceğini tahmin ediyordum. O saate kadar ne yapıyor emin değilim. Okulda olabilir. Bu yaşta lise okuyor olamaz. Belki üniversite öğrencisidir? Ya da çalışıyordur. Gerçi gerçek adını bile söylemediyse neden hakkında daha detaylı bilgi versin ki? Peki ya dün akşam? Ona sarılışım.. Adı konmamış bir ilişki mi? Acaba bana karşı bir şey hissediyor mu? Ya hepsi benim yanlış anlamamsa? Paranoyak bir insan değilim aslında. Tamam, kemalpaşa, kadayıf ve özellikle revani kılığında dünyayı ele geçirmek isteyen kötü kalpli uzaylıların aramıza sızdığı ve benim de onları yiyerek dünyayı kurtardığıma dair garip inançlarım var. Ama yine de bu beni paranoyak yapmaz değil mi? Neyse asıl konuya döneyim. Süveyda'dan bahsediyordum. Kesin kararımı vermiştim. Cevapsız bütün soruların cevabını isteyecektim ondan. Bu arada bir anektod geçeyim; O'nu beklerken, okul bahçesinde top oynayan çocukları izledim..Yetenekli bir çocuk gözüme çarptı. Kendi çocukluğum geldi aklımda. Bizim sokakta oturan bir Volkan vardı.Manyak kaleciydi çocuk,kimse penaltı atamazdı ona.Ama bir gün maç yaparken (kolasına) penaltı oldu.Volkan oyundaydı,kalede küçük bir velet vardı.Volkan "kaleye ben geçeceğim" dedi."Oyuncu kaleye geçerse 2 penaltı olur ona göre "dedik."Tamam" dedi.İlk penaltıyı teknik çektim tuttu.İkincisinde gerildim gerildim bir çektim,gol oldu.Yani özetle diyeceğim o ki; revani tatlısı iyidir. Kendi hayat hikayemde bile figuranlık yapıyorum sanki. Ama biraz yüzsüzüm sanki, çaktırmadan da olsa Süveyda'nın hikayesinde rol çalmaya çalıştığımında farkındayım.Bu O'nun hikayesi. O sebeptendir asıl konuya geri dönelim. Aklımdaki soruların cevaplarını öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Pat diye konuya girdim: -Süveyda, sen kimsin? .....

Süveyda - III

-''Geç kaldın''
Saatime baktım.5'i çeyrek geçiyordu.
-''Hayır.Erken bile geldim'' dedim.
Gerçektende geç kalan ben değil Suveyda'ydı.Ben 5'e 5 kala gelmiştim okulun önüne. O ise 5'i çeyrek geçe gelmişti. Normalde hiçkimseyi 5 dakikadan fazla beklemediğim halde süveyda'yı 15 dakika beklemiştim. Ve şimdi bana geç kaldığımı söylüyordu.Şaka yaptığını düşündüm.Ama yüz ifadesi gayet ciddiydi.Bir an gerçekten geç mi kaldım diye tereddüte düştüm.Bu his bende çocukluktan beri vardı.İlkokulda derse geç kaldımda hoca sert mi davrandı,çocukken sofraya geç kaldımda annem çok mu kızdı nedir bilmiyorum.Kendimi hep bir yerlere,bir şeylere geç kalmış gibi hissederim.Olağan bir şey benim için.
Sözlerimi tekrarladım:
-''Hayır.Erken bile geldim.Gerçekten..5 kala buradaydım.''
-''Erken gelmekle geç kalmak aynı şeydir'' dedi Suveyda.''İkisinde de hiç bir şey bulamazsın.''
Suveyda'nın kolay başedemeyeceğim biri olduğunu bir kez daha hissettirdi bu sözler bana.Belki daha derin anlamlar ifade ediyordu,bilmiyorum.Ama ben nedense yüzeysel anlamayı tercih ettim.
-Aslında aynı şey değil.Erken gelirsen beklediğin kişinin vaktinde gelme ihtimali var.Geç kalırsan buluşacağın kişi seni beklemeyip gitmiş olabilir.
-Ama sen ben bekledin
-Geleceğini biliyordum
-Ben de bekleyeceğini biliyordum dedi.
Karşımdaki bir başkası olsa ''Demek öyle..Benim bekleyeceğimi bildiğin için geç kaldın,şöylesin,böylesin..'' derdim.Kavga çıkarırdım.Belki kalkıp giderdim.Ama bütün bunlar bir anda o kadar çocukça geldi ki..
Hemen sözü değiştirmek istedim.
-''Ee,görüşmeleyeli neler yaptın yaptın? anlat bakalım''
-''Seni düşündüm'' dedi ''Merak ettiğin buysa..Şerefine yıldızları içtim..''
-''Ne güzel.Keşke yanında olsaydım..'' dedim.
Okulun önündeki merdivenlere oturdum.Açıklamasını bekledim,ses çıkmayınca dayanamayıp sordum:
-İnsan yıldızları nasıl içerbilir Suveyda?
Kolunu ileri uzatıp,elini bardak tutar gibi yaptı.
-''Böyle'' dedi ''Pencerenin kenarından gökyüzüne uzatırsın bardağını.Yıldızlar suyun içine dolar.Sende içersin.Tadını farketmezsin ama parıldayışı içine dolar..''
Bir sigara yaktım.Bu insana düşünmek için zaman kazandırır.Sigaramdan bir nefes çektiğimde farkettim ki işe yaramamıştı.Hala söylediklerine bir anlam verememiştim.Şaka yapıyor ya da edebiyat yapıyor gibi bir hali olsa tamam deyip geçeceğim ama Suveyda bunları söylerken o kadar ciddi bir yüz ifadesiyle söylüyordu ki,ister istemez mantık süzgecinden geçirmeye çalışıyordum.
-''Dene bak dediğimi..yıldızlar bardağın içine doluyor.''
-''Yani ışıkları yansıyor'' dedim.
-Hayır,bardağın içine giriyor.
-İşte o şey yansımaktır.Düz ya da şeffaf şeyler ışığı yansıtır.Ayna gibi,su gibi.Bu içine girmesi demek değildir.
''Demek öyle'' dedi inanmayan bir tavırla.''Aynanın önüne geçince kendini görmez misin?'' diye sordum. Konuşmayı bildiğimiz mantıklı bir alana çekmeye çalışıyordum.O zaman söyleyecek birşeylerim mutlaka olurdu.Böyle afallamazdım.Tartışmaları kaybetmeyi hiç sevmem.Zekama ve mantığıma çok güvenirim.
-''Belki'' dedi.Hala söylediklerime ilgisiz ve inanmaz bir tavırdaydı.
-''Belki değil gerçekten öyle'' dedim.''Ama gördüğün sen değilsindir.Senin yansımandır.''
Duraksadı.
-''Peki ben bensem,aynadaki kim?''
-''Yansıman'' dedim ''Aynalar karşısındakileri yansıtır''
-''Peki ya ben karşısında değilsem?''
-''O zaman karşılarında ne varsa onu yansıtırlar.''
-''Ya karşılarında bir şey yoksa?''
Soruları o kadar gelişigüzel soruyordu ki..konuşmayı bir mantık çizgisinde yürütmek mümkün değildi.Aklına ilk gelen şeyi hemen sorduğu için ne kadar zor sorular sorduğunun farkında değildi.Belkide bir oyun oynuyor diye düşündüm ve oyuna bende katıldım.
-Her zaman karşılarında bir şey vardır.Yani olmaması imkansız.Işık olduğu sürece yansıtırlar.
-Ya geceleri..O zaman neyi yansıtırlar?
-''Karanlığı..'' dedim.Ama dediğimden bende emin değildim.Işık olmadan neyi yansıtabilirki aynalar?Işık gerekliydi.
-''Yani ölüyorlar mı?'' dedi.
-''Belki uyuyorlardır ''dedim.Diyecek bir şey bulamıyordum.
-''Belki rüya da görüyorlardır ''diye atıldı Süveyda.
-''Kim?''
-''Aynalar..Belki bizim o gördüklerimiz senin iddia ettiğin gibi yansıma değildir,aynaların düşleridir.''
Çıkacak bir yol bulamadığım için onun dediğini kabul etmeye karar verdim.Sorduğu soruları cevaplamaktan daha kolay görünüyordu.
-''Olabilir'' dedim.''Aynanın diğer tarafı başka bir boyut.Biz onun,o bizim diğer yanımız gibi''
-''Gördün mü işte'' dedi.''Aynanın içinde az önce bir şey yok diyordun.Ama öteki yanımız varmış işte''
Konuyu bir yerinden tutup toparlamanın imkanı yoktu.Akışına bırakmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden.
-''Öyle ama.Sadece biz karşısında olduğumuz sürece.Biz karşısında değilsek,aynanın içinde hiçkimse olmaz.''
-''nerden biliyorsun?'' dedi Suveyda.''Belki saklanıyorlardır''
İsyan etmek üzereydim.
-''Aynalar saklanmaz Suveyda,yansıtır'' dedim.
-''Peki görüntümüze ne oluyor? öbür taraftaki ben yok mu oluyor?''
Mat olmak üzere olduğumu farkediyordum.Biraz kızgın bir ses tonuyla cevap verdim:
-''Hiçbir şey yok olmaz.Varolan yok olmaz,yok olanda yoktan var olmaz.''
-''Ama aynadaki görüntüm var.Yok olamayacağına göre,ben karşısında değilken nerede o?''
''Bilmiyorum'' dedim.
Böyle mantık dışı bir tartışmayı nasıl oldu da kaybettiğimi anlamıyordum. Saflıkla ve büyük bir ciddiyetle sorduğu gelişigüzel sorularla bildiğim bütün doğruları alt üst ediyordu bu kız.
Birden her şeyin sırrını çözmüş bir ses ifadesiyle atıldı.
-''Buldum.Saklanıyorlar..'' Duraksadı.''Peki benimkiler nerede saklanıyor?''
Heyecanlanmış gibiydi.Titriyordu.Yüzünde sevinç,telaş,korku yüzlerce duygu bir anda okunabilirdi sanki.Yanıma sokuldu.Ne söyleyebileceğimi bilmiyordum.Mantıklı sözler,fizik yasaları..ne söylesem anlamsız kalacaktı sanki.ki bütün o mantık silsilesinin doğruluğundan artık ben bile emin değildim.Aynalar esrarlı gelmeye başlamıştı.
''Nerde o?'' dedi.''Kim?'' dedim.''Aynanın öte tarafındaki ben.Ben karşısına geçtiğimde içine giriyorsam,baktığım her aynada bir ben varım.Bugüne kadar o kadar çok aynaya baktımki..ne oldu ordaki benlere? yoksa çaldılar mı onları? kırılan aynalardaki benlere ne oldu? öldü mü hepsi? ne oldu? Tarık söylesene..''
Ağlamaya başlamıştı.Çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.Kendimi o kadar çaresiz hissetim ki.Ne söyleceğimi bilemiyordum.Sarıldım.''Kimse seni çalmadı.Buradasın.Benim yanımdasın..'' dedim.
''Kırdılar hepsini,paramparça ettiler.hepsinde bir parça bıraktım.Yok oluyorum.Yok olmak istemiyorum.'' Ağlamaya devam ediyordu.
Hava kararmaya başlamıştı.Başı alınmaz bir gölgeler ordusu üzerimize doğru yürümeye başlamıştı.Sımsıkı sarıldım Suveyda'ya.Yavaş yavaş hıçkırıkları duruldu.Elimi tuttu.Sıktı.Gözlerine baktım.
-''Beni sakın bırakma olur mu?''dedi.
-''Tamam'' dedim.
-''Yemin et!''
Hiç düşünmeden ''Yemin ederim seni asla bırakmayacağım'' dedim.Yaşlı gözleri bir an parladı sanki.
''Bunu unutma'' dedi ''Öyle çok şeyi unutuyorsun ki..''
''Söz..unutmam'' dedim.
Başını omzuma yasladı.Batan güneşi seyretmeye başladı.Belki gökyüzünün alabildiğine kızıldı.Suveyda'nın gözleri alabildiğine hercai.Belki Suveyda az sonra yine aniden kalkıp gidecekti.Ama bir şeyin farkındaydım:
Yine başım beladaydı.
Yine aşık olmuştum..

Süveyda- II

Süveyda -0- Süveyda - I ''Kutup ayıları..Kutup ayıları..Eminim kutup ayıları hakkında onun bilmediği bir şeyler biliyorumdur. Bakalım neler biliyorum kutup ayıları hakkında? Sadece Kuzey Kutup bölgesinde yaşarlar. Beyazdırlar. Çoğunlukla balıkla beslenirler.Bu kadar.hmm..bunları bilmiyor olamaz.Bende de salaklık, bilmediğim bir şey söyle deyince neden kutup ayıları geldiyse aklıma?! Daha orjinal bir şey olmalı. Evet buldum: ''Kara delikler''. Daha yeni bu konuda bir kitap okumuştum.B ir sürü şey biliyorum kara delikler hakkında. Ama olmaz. Çok ciddi bir konu bu,onu sıkılabilir.O nu sıkmak istemem. Beni sıkıcı bir tip sanabilir. Ama ben sıkıcı değilim,hatta eğlenceli bir tip bile sayılabilirim.Beni böyle tanımamalı.'' ''Ne oldu zeki çocuk?! Aklına hiçbir şey gelmiyor mu yoksa?..Oysa Suveyda gözlerini dikmiş sana bakıyor. Üstelik hala sorusuna cevap bekliyor.'' Ve birden ağzımdan ''kaplumbağalar..'' kelimesi döküldü. -Kaplumbağaların ters döndükleri zaman asla tek başlarına düzelemediklerini biliyor muydun? Söylediğim şeyin etkisini görmek için yüzüne baktım. Bir an gözleri parlayıp söndü sanki. Ama yinede yüzünde çok fazla bir tepki yoktu.''Saçmaladın işte..'' diye düşündüm.''Bir sürü ilginç şey biliyorsun kendince.Çocukluktan beri kitap okuyorsun.Tonla abuk subuk şey biliyorsun.Gele gele aklına bu mu geldi? kaplumbağalarmış..'' diye kızdım kendime. -İşte yeni bir şey öğrendim diye mırıldandı.. İçimden derin bir ''ohh..''çektim.Ama sesi tedirgin olmuş gibiydi.Belkide söylediğim şey yeterince ilginç gelmedi diye düşündüm.Birden: -Peki nasıl ters dönmüş o kaplumbağa? diye sordu. Afalladım. Ne demek nasıl ters dönmüş? Sanki benimle dalga geçiyor gibi.. Baştan savma bir ses tonuyla: -Bilmiyorum dedim.Belki oradan geçen çocuklar muziplik olsun diye yapmışlardır. -Eveeet olabilir! dedi. Öyle heyecanlı bir ses tonuyla söylediki bunu,kendimi çok önemli bir keşif yapmış bir mucit hissettim. Oysa altı üstü garip bir soruya ona denk bir cevap vermiştim. O ise aldırış etmiyordu bile.Hiç düşünmeden seri halde ilk aklına geleni soruyor gibiydi. -Peki nasıl düzelecek o kaplumbağa? -Hangi kamplumbağa? -Çocukların ters çevirdiği.. -Bilmem.. -Ya hiç düzelmezse? -Ölür.. -Ölmesin...düzelmeli.. Hala emin olamıyordum. Bir başkasıyla bu tarz bir konuşma içine girsem,dalga geçtiğini düşünür asla cevap vermezdim. Fakat Suveyda öyle bir ses tonuyla soruyor ve cevapları öyle bir ifadeyle bekliyordu ki,söyleyeceğim şeyi gerçekten merak ettiği yüzünden okunabiliyordu. Garip gelse de yinede sorduğu herşeye elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyordum. -Birisi düzeltmedikçe o kendi kendine düzelemez. Ben bunu söyleyince yüzü asıldı.Yeşil ince tülden fularının rengine bürünmüş hercai gözleri yere düştü. Bu durum garip gelse de moralini düzeltmeye çabaladım. -Hem bunu niye konuşuyoruz ki? dedim. O kaplumbağa gerçek bile değil. -Ama ters dönerse düzelemez dedin. -Mesela dedim..gerçekte ters dönmüş bir kaplumbağa yok. -Ama ya bir kaplumbağa ters dönerse ve ona hiçkimse yardım etmezse?! Aptallaşmış hissettim kendimi .Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sustum. Gerçekte varolmayan bir kaplumbağanın geleceği ve ona ne olacağı üzerine tartışmak anlamsız gelmişti.Kimin umrundaydı ki?! Bir süre sessizlik oldu. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu. -Ters dönmüş bir kaplumbağa görürsen yardım et,düzelt onu.Tamam mı? dedi buğulu ses tonuyla. Gerçekten ağlıyordu. Az önce alay ettiğini düşündüğüm için kendime kızdım. Yine de böyle bir şeye ağlamasına anlam verememiştim. Belki de ben duygusuzlaştım diye düşündüm. -Tamam,dedim.Düzeltirim.Merak etme,artık bütün kaplumbağalar güvende! Gülümsedi. Gözündeki yaşları elinin tersiyle sildi. Gülünce ışıkta renk değiştiren ela gözlerinin içi parlıyordu. O gülümseyince kendimi büyük bir iş başarmış gibi hissettim.K aplumbağalar hakkında söylediklerim için ağladığından kendimi suçlu hissediyordum sanırım. Neler düşünüyorum ben böyle! Akıl mantık erdiremiyorum. Mantığım kilitlendi. Ama şu an gülümsüyor ya..Ötesi önemli değil. Dünyadaki en güzel gülümseme belki bu diye düşündüm. Bir süre sessizlikten sonra konuştu: -Kutup ayıları..dedi.Kutup ayılarının sadece kuzey kutubunda yaşadığını biliyor muydun? Gülümsedim. Ben daha cevap vermeden,duvardan bir hamlede atladı. -Yarın saat tam 5'te,burada.. Cevabımı bile beklemeden,arkasını döndü.Koşarak uzaklaştı.Köşeyi dönüp, kayboldu. Yerimden kıpırdayamadım bile. Bu Suveyda ile ilk tanışmamızdı.Aniden ortaya çıkıp yanıma gelişini,gökten zenbille inmişçesine garip sorular soruşunu,daha yeni tanışmamıza aldırmadan pervasız,aldırışsız hareketlerini hatırladıkça gülümserim. Suveyda'nın gidişinden hemen sonra,ben daha duvardan inmeden,kardeşim geldi. Beni görünce ''Abi nerdesin bir saattir ya.bir sigara içmeye çıktın yoksun ne zamandır..'' dedi .Gerçekte varolmayan ters dönmüş bir kaplumbağa için ağlayan dünyalar güzeli bir kızla tanıştım desem inanmazdı zaten. -hiiiç.. dedim.Hadi eve gidelim. Duvardan atladım.Eve doğru giderken kardeşim Yasin'e: -Yasin,kaplumbağaların ters döndükleri zaman asla tek başlarına düzelemediklerini biliyor muydun? dedim Yasin anlamsız bir ifadeyle yüzüme baktı.Adımlarını hızlandırdı. Saatime baktım.Suveyda ile 2. buluşmamıza sadece 23 saat vardı.Ve şimdiden korkmaya başlamıştım. Ya yine garip bir soru sorarda bilemezsem diye.Bu çok anlamsızdı.Ama korkuyorumdum işte.Ve önümde sadece 23 saat vardı.Kapıyı açtım.Eve girdim.

SÜVEYDA -I



Ben ciddi bir adamımdır. Bunu söylerken de ciddiyim.Tamam, arada espiri filan yaparım ama yine de gayet ciddi biriyimdir. Söze ben diye girdim,buradan  bencil biri olduğum sonucunu da çıkarabilirsiniz. Ama çıkarmayın: benimkisi öyle sözlüklerdeki gibi değil, güzel bir bencillik .İlerleyen zamanlarda anlatırım bunu da belki. Burada bahsetmek istediğim konu bambaşka:''Süveyda''yı anlatmak istiyorum size.

Söze hemen gireyim. Aslında nereden başlayacağımı ben de bilmiyorum. Okulun duvarında otururken gördüm onu. Daha doğrusu o mu beni gördü desem emin değilim. En iyisi olduğu gibi anlatayım:

O gün her zamanki gibi sıkıcı bir gündü. Evde sigara içmem yasak olduğu için evin karşısındaki ortaokulun bahçe duvarına oturmuş sigara içiyordum. Sokakta kimse olmadığı için köşeyi döndüğü gibi farkettim O'nu. Gerçi yüz kişinin ortasında olsa da farkederdim. Çünkü o kadar güzeldi ki.. Ve üzerinde neredeyse gökkuşağının bütün renklerini taşıyan kıyafetiyle hemen dikkat çekiyordu. Ancak o renk karmaşasında bluzu,eteği ve omuzlarına attığı açık yeşil şeffaf tülü öyle bir birine yakıştırmış ki; insan ister istemez gözünü alamıyordu O'ndan.

Birden başını kaldırdı ve ona baktığımı farketti. Hemen gözlerimi kaçırdım,yere baktım. Bana doğru geldiğini hissettim. Kafamı kaldırıp ona baktığımda gülümsediğini gördüm.

''Acaba önceden tanıyor muyum?'' diye düşündüm. Düşündüm,çünkü öyle gülümsüyordu ki; insanın daha önceden tanımadığı,samimi olmadığı birisine bu şekilde gülümsemesinin imkanı yoktu. Onu tanımıyordum. Ama o tanıyormuş gibi gülümsüyordu. Oysa ben tanımadığımdan emindim. Ve o gülümsemeye devam ediyordu..

Duvarın dibine gelince durdu.Elini uzatıp ''Yukarı çıkmama yardım eder misin?''diye sordu. Afallamıştım. Hiç bir şey söyleyemedim. Sadece elimi uzattım. Elimi sıkıca kavrayıp duvarın ara basamağına basıp,kendini yukarı çekti ve tam yanıma oturdu. Ne yapacağımı bilemez şekilde önüme baktım. Bana doğru dönüp tokalaşmak için elini uzattı:

-Merhaba ben Süveyda dedi.

Bende elimi uzattım,tokalaştık. Kısık bir sesle ''Merhaba'' diyebildim sadece.

Bu ani tanışmaya anlam verememiştim .Ben daha kendimi tanıtmaya fırsat bulamadan söze devam etti:

-Gerçi adım Süveyda değil ama olsun isterdim.Sadece bu ismi çok seviyorum.Süveyda..Sen sever misin?

Duraksadım .Ne diyebilirim diye düşündüm. Süveyda'nın anlamını biliyordum .Ama onun o kendinden emin tavrı karşısında ne söylesem sanki yanlış cevap verip, yarışmadan elenecekmişim gibi geliyordu.

Kendimi toplayım ''Evet'' dedim.

-Peki anlamını biliyor musun? dedi.
-Kalpte bulunduğuna inanılan küçücük siyah bir nokta dedim.
-Günah..gizli günah dedi.Hiçkimsenin bilmediği bir sır diye devam etti.

Sesindeki şen şakraklık anlattığı şeyle uyuşmuyordu. Üstelik daha adımı bile sormamıştı,anlattığı şeylere bak. Gerçi Süveyda gerçek ismi olmadığına göre bende onun adını bilmiyordum.Durumlarımız eşit sayılırdı.

Hem çok saçma.. Bir insan neden başkalarına kendini farklı bir isimle tanıtır ki..ben yapsam deli derler.
Bir an ne söyleyeceğimi bilemedim. Normalde insanlar tanıştıkları kişilere isimlerini sorarlar,nasılsın filan derler.

Ben bunları düşünürken birden konu değiştirip başka bir soru sordu:
-Yağmuru sever misin?
-Ne?!
-Yağmur diyorum..sever misin?

Bir an boş bulunup "Islatır" dedim.

Islatır mı?Tek söylebileceğin bu mu?Salaksın sen salak,şöylesin,böylesin diye kendime kızdım. Sanki yağmur delisi olan,üzerine yazılmadık,çizilmedik,söylenmedik söz bırakmayan kişi ben değildim. Sadece ıslatır diyebildim.A ma başka bir şeyde gelmemişti aklıma.Ama gariptir ki bu saçma cevaba çokta aldırış etmediğini farkettim. Sanki çok mükemmel bir cevap vermişim gibi heyecanlı bir ses tonuyla atıldı:

-Evet ıslatır .Biliyor musun ben yağmurda ıslanmayı çok severim.

Nereden bilebilirdim ki? Daha bir dakika önce tanışmıştık ve gerçek adını bile bilmiyordum. Üstelik ben kaskatı kesilmiş ne söyleceğimi bilemez haldeyken,onun bu kadar sıcak ve neşeli davranması sinirlerimi bozuyordu.

-Ama yağmurda ıslanırsan hasta olursun diye devam etti.
-Tabi ki dedim.

Dedim demesine ama sanki kırk yıllık ahbapmışcasına sohbete lap diye girmesi garip gelmişti. Onun o kadar rahat davranmasına sinir olmuştum.Gerçi bu kadar güzel bir kızla tanışıp,sohbet etmekte hoşuma gitmişti ama.. Garip bir duygu,tarifi zor.. Bir sigara daha yaktım. Yüzüme bakıp:

-Sigara içmek sağlığa zararlıdır dedi.

Gayet ciddi bir ses tonuyla söylemişti bunu. Yüzünde gülümsediğine dair bir emara yoktu.H atta sanki ilk kez duymuşum gibi şaşırmamı bekler gibi bir ifadesi vardı.

-Biliyorum dedim
-Bu güzel dedi.Sonra birden atılıp ''Bana bilmediğim bir şey söylesene!'' dedi.
-Nasıl yani? dedim. Aniden böyle bir soru sorunca afallamıştım.
-Bilmediğim bir şey söyle işte.İlk kez duymuş olayım söylediğin şeyi.

Duraksadım. Ne bilip bilmediğini nereden bilebilirdimki? Aklıma hiç bir şey gelmedi o anda. Oysa o ana kadar çoğu kişinin bilmediği,dikkatlerden kaçan abuk subuk bir sürü şey bildiğimi düşünürdüm. Hem bir insan 5 dakika önce tanıştığı birine,üstelik daha adını daha doğrusu gerçek adını bile söylemeden böyle bir soru sorardı ki? Ama bu kız soruyordu. İşin aslı başka biri bana böyle bir şey anlatsa,kızda nahoş(!) bir durum olduğunu düşünürdüm.A ma hayır,Suveyda'da böyle bir durumun emaresi yoktu. Hem sinir bozucu olacak derecede sıcak,şen şakrak.. Hemde benimle birlikte duvarın üstünde,yanımda oturduğu halde sanki başka bir alemdeymiş gibi uzak,gözleri gözlerimden öteye bakmada..s anki bana değilde gözlerimin içinde uzak bir yerlere bakıyor gibi..Ama hala yanımda. Ve bakışlarıma kilitli bakışlarıyla sorduğu sorunun cevabını bekliyor:

-Bilmediğim bir şey söyle..

SÜVEYDA -0 -


O gideli tam 10 yıl oldu. 10 yıldır her 7 Ağustos günü saat 5'te buraya gelirim.Bir sigara yakarım, derin bir nefes çekerim. Dumanı ciğerlerimi yakar. Uzaklara bakarım, yalnız adam pozlarına girerim. Hani şu filmlerde rıhtımın ucunda tek başına takılıp denize bakan karizmatik tipler gibi. O kadar uzun süre denize nasıl bakarlar merak ediyorum. Benim en fazla 5 dakika sonra canım sıkılır, atlar bir minübüse giderim. Zaten buraya geldiğimde de en fazla 5 dakika dayanabiliyorum . Ama işin aslı, 5 dakikalığına da olsa, orada olmak ve O'nu hatırlamak bana kendinmi iyi hissettiriyor. Yaşadığım herşeyi tek tek hatırlatıyor..