SÜVEYDA -I
Ben ciddi bir adamımdır. Bunu söylerken de ciddiyim.Tamam, arada espiri filan yaparım ama yine de gayet ciddi biriyimdir. Söze ben diye girdim,buradan bencil biri olduğum sonucunu da çıkarabilirsiniz. Ama çıkarmayın: benimkisi öyle sözlüklerdeki gibi değil, güzel bir bencillik .İlerleyen zamanlarda anlatırım bunu da belki. Burada bahsetmek istediğim konu bambaşka:''Süveyda''yı anlatmak istiyorum size.
Söze hemen gireyim. Aslında nereden başlayacağımı ben de bilmiyorum. Okulun duvarında otururken gördüm onu. Daha doğrusu o mu beni gördü desem emin değilim. En iyisi olduğu gibi anlatayım:
O gün her zamanki gibi sıkıcı bir gündü. Evde sigara içmem yasak olduğu için evin karşısındaki ortaokulun bahçe duvarına oturmuş sigara içiyordum. Sokakta kimse olmadığı için köşeyi döndüğü gibi farkettim O'nu. Gerçi yüz kişinin ortasında olsa da farkederdim. Çünkü o kadar güzeldi ki.. Ve üzerinde neredeyse gökkuşağının bütün renklerini taşıyan kıyafetiyle hemen dikkat çekiyordu. Ancak o renk karmaşasında bluzu,eteği ve omuzlarına attığı açık yeşil şeffaf tülü öyle bir birine yakıştırmış ki; insan ister istemez gözünü alamıyordu O'ndan.
Birden başını kaldırdı ve ona baktığımı farketti. Hemen gözlerimi kaçırdım,yere baktım. Bana doğru geldiğini hissettim. Kafamı kaldırıp ona baktığımda gülümsediğini gördüm.
''Acaba önceden tanıyor muyum?'' diye düşündüm. Düşündüm,çünkü öyle gülümsüyordu ki; insanın daha önceden tanımadığı,samimi olmadığı birisine bu şekilde gülümsemesinin imkanı yoktu. Onu tanımıyordum. Ama o tanıyormuş gibi gülümsüyordu. Oysa ben tanımadığımdan emindim. Ve o gülümsemeye devam ediyordu..
Duvarın dibine gelince durdu.Elini uzatıp ''Yukarı çıkmama yardım eder misin?''diye sordu. Afallamıştım. Hiç bir şey söyleyemedim. Sadece elimi uzattım. Elimi sıkıca kavrayıp duvarın ara basamağına basıp,kendini yukarı çekti ve tam yanıma oturdu. Ne yapacağımı bilemez şekilde önüme baktım. Bana doğru dönüp tokalaşmak için elini uzattı:
-Merhaba ben Süveyda dedi.
Bende elimi uzattım,tokalaştık. Kısık bir sesle ''Merhaba'' diyebildim sadece.
Bu ani tanışmaya anlam verememiştim .Ben daha kendimi tanıtmaya fırsat bulamadan söze devam etti:
-Gerçi adım Süveyda değil ama olsun isterdim.Sadece bu ismi çok seviyorum.Süveyda..Sen sever misin?
Duraksadım .Ne diyebilirim diye düşündüm. Süveyda'nın anlamını biliyordum .Ama onun o kendinden emin tavrı karşısında ne söylesem sanki yanlış cevap verip, yarışmadan elenecekmişim gibi geliyordu.
Kendimi toplayım ''Evet'' dedim.
-Peki anlamını biliyor musun? dedi.
-Kalpte bulunduğuna inanılan küçücük siyah bir nokta dedim.
-Günah..gizli günah dedi.Hiçkimsenin bilmediği bir sır diye devam etti.
Sesindeki şen şakraklık anlattığı şeyle uyuşmuyordu. Üstelik daha adımı bile sormamıştı,anlattığı şeylere bak. Gerçi Süveyda gerçek ismi olmadığına göre bende onun adını bilmiyordum.Durumlarımız eşit sayılırdı.
Hem çok saçma.. Bir insan neden başkalarına kendini farklı bir isimle tanıtır ki..ben yapsam deli derler.
Bir an ne söyleyeceğimi bilemedim. Normalde insanlar tanıştıkları kişilere isimlerini sorarlar,nasılsın filan derler.
Ben bunları düşünürken birden konu değiştirip başka bir soru sordu:
-Yağmuru sever misin?
-Ne?!
-Yağmur diyorum..sever misin?
Bir an boş bulunup "Islatır" dedim.
Islatır mı?Tek söylebileceğin bu mu?Salaksın sen salak,şöylesin,böylesin diye kendime kızdım. Sanki yağmur delisi olan,üzerine yazılmadık,çizilmedik,söylenmedik söz bırakmayan kişi ben değildim. Sadece ıslatır diyebildim.A ma başka bir şeyde gelmemişti aklıma.Ama gariptir ki bu saçma cevaba çokta aldırış etmediğini farkettim. Sanki çok mükemmel bir cevap vermişim gibi heyecanlı bir ses tonuyla atıldı:
-Evet ıslatır .Biliyor musun ben yağmurda ıslanmayı çok severim.
Nereden bilebilirdim ki? Daha bir dakika önce tanışmıştık ve gerçek adını bile bilmiyordum. Üstelik ben kaskatı kesilmiş ne söyleceğimi bilemez haldeyken,onun bu kadar sıcak ve neşeli davranması sinirlerimi bozuyordu.
-Ama yağmurda ıslanırsan hasta olursun diye devam etti.
-Tabi ki dedim.
Dedim demesine ama sanki kırk yıllık ahbapmışcasına sohbete lap diye girmesi garip gelmişti. Onun o kadar rahat davranmasına sinir olmuştum.Gerçi bu kadar güzel bir kızla tanışıp,sohbet etmekte hoşuma gitmişti ama.. Garip bir duygu,tarifi zor.. Bir sigara daha yaktım. Yüzüme bakıp:
-Sigara içmek sağlığa zararlıdır dedi.
Gayet ciddi bir ses tonuyla söylemişti bunu. Yüzünde gülümsediğine dair bir emara yoktu.H atta sanki ilk kez duymuşum gibi şaşırmamı bekler gibi bir ifadesi vardı.
-Biliyorum dedim
-Bu güzel dedi.Sonra birden atılıp ''Bana bilmediğim bir şey söylesene!'' dedi.
-Nasıl yani? dedim. Aniden böyle bir soru sorunca afallamıştım.
-Bilmediğim bir şey söyle işte.İlk kez duymuş olayım söylediğin şeyi.
Duraksadım. Ne bilip bilmediğini nereden bilebilirdimki? Aklıma hiç bir şey gelmedi o anda. Oysa o ana kadar çoğu kişinin bilmediği,dikkatlerden kaçan abuk subuk bir sürü şey bildiğimi düşünürdüm. Hem bir insan 5 dakika önce tanıştığı birine,üstelik daha adını daha doğrusu gerçek adını bile söylemeden böyle bir soru sorardı ki? Ama bu kız soruyordu. İşin aslı başka biri bana böyle bir şey anlatsa,kızda nahoş(!) bir durum olduğunu düşünürdüm.A ma hayır,Suveyda'da böyle bir durumun emaresi yoktu. Hem sinir bozucu olacak derecede sıcak,şen şakrak.. Hemde benimle birlikte duvarın üstünde,yanımda oturduğu halde sanki başka bir alemdeymiş gibi uzak,gözleri gözlerimden öteye bakmada..s anki bana değilde gözlerimin içinde uzak bir yerlere bakıyor gibi..Ama hala yanımda. Ve bakışlarıma kilitli bakışlarıyla sorduğu sorunun cevabını bekliyor:
-Bilmediğim bir şey söyle..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
gerçek mi bu??
YanıtlaSilkurgu mu yoksa??
süveydaya telif hakkı ödemek lazım...
YanıtlaSil