Süveyda- II
Süveyda -0-
Süveyda - I
''Kutup ayıları..Kutup ayıları..Eminim kutup ayıları hakkında onun bilmediği bir şeyler biliyorumdur. Bakalım neler biliyorum kutup ayıları hakkında? Sadece Kuzey Kutup bölgesinde yaşarlar. Beyazdırlar. Çoğunlukla balıkla beslenirler.Bu kadar.hmm..bunları bilmiyor olamaz.Bende de salaklık, bilmediğim bir şey söyle deyince neden kutup ayıları geldiyse aklıma?! Daha orjinal bir şey olmalı. Evet buldum: ''Kara delikler''. Daha yeni bu konuda bir kitap okumuştum.B ir sürü şey biliyorum kara delikler hakkında. Ama olmaz. Çok ciddi bir konu bu,onu sıkılabilir.O nu sıkmak istemem. Beni sıkıcı bir tip sanabilir. Ama ben sıkıcı değilim,hatta eğlenceli bir tip bile sayılabilirim.Beni böyle tanımamalı.''
''Ne oldu zeki çocuk?! Aklına hiçbir şey gelmiyor mu yoksa?..Oysa Suveyda gözlerini dikmiş sana bakıyor. Üstelik hala sorusuna cevap bekliyor.''
Ve birden ağzımdan ''kaplumbağalar..'' kelimesi döküldü.
-Kaplumbağaların ters döndükleri zaman asla tek başlarına düzelemediklerini biliyor muydun?
Söylediğim şeyin etkisini görmek için yüzüne baktım. Bir an gözleri parlayıp söndü sanki. Ama yinede yüzünde çok fazla bir tepki yoktu.''Saçmaladın işte..'' diye düşündüm.''Bir sürü ilginç şey biliyorsun kendince.Çocukluktan beri kitap okuyorsun.Tonla abuk subuk şey biliyorsun.Gele gele aklına bu mu geldi? kaplumbağalarmış..'' diye kızdım kendime.
-İşte yeni bir şey öğrendim diye mırıldandı..
İçimden derin bir ''ohh..''çektim.Ama sesi tedirgin olmuş gibiydi.Belkide söylediğim şey yeterince ilginç gelmedi diye düşündüm.Birden:
-Peki nasıl ters dönmüş o kaplumbağa? diye sordu.
Afalladım. Ne demek nasıl ters dönmüş? Sanki benimle dalga geçiyor gibi..
Baştan savma bir ses tonuyla:
-Bilmiyorum dedim.Belki oradan geçen çocuklar muziplik olsun diye yapmışlardır.
-Eveeet olabilir! dedi.
Öyle heyecanlı bir ses tonuyla söylediki bunu,kendimi çok önemli bir keşif yapmış bir mucit hissettim. Oysa altı üstü garip bir soruya ona denk bir cevap vermiştim. O ise aldırış etmiyordu bile.Hiç düşünmeden seri halde ilk aklına geleni soruyor gibiydi.
-Peki nasıl düzelecek o kaplumbağa?
-Hangi kamplumbağa?
-Çocukların ters çevirdiği..
-Bilmem..
-Ya hiç düzelmezse?
-Ölür..
-Ölmesin...düzelmeli..
Hala emin olamıyordum. Bir başkasıyla bu tarz bir konuşma içine girsem,dalga geçtiğini düşünür asla cevap vermezdim. Fakat Suveyda öyle bir ses tonuyla soruyor ve cevapları öyle bir ifadeyle bekliyordu ki,söyleyeceğim şeyi gerçekten merak ettiği yüzünden okunabiliyordu. Garip gelse de yinede sorduğu herşeye elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyordum.
-Birisi düzeltmedikçe o kendi kendine düzelemez.
Ben bunu söyleyince yüzü asıldı.Yeşil ince tülden fularının rengine bürünmüş hercai gözleri yere düştü. Bu durum garip gelse de moralini düzeltmeye çabaladım.
-Hem bunu niye konuşuyoruz ki? dedim. O kaplumbağa gerçek bile değil.
-Ama ters dönerse düzelemez dedin.
-Mesela dedim..gerçekte ters dönmüş bir kaplumbağa yok.
-Ama ya bir kaplumbağa ters dönerse ve ona hiçkimse yardım etmezse?!
Aptallaşmış hissettim kendimi .Ne diyeceğimi bilemiyordum. Sustum. Gerçekte varolmayan bir kaplumbağanın geleceği ve ona ne olacağı üzerine tartışmak anlamsız gelmişti.Kimin umrundaydı ki?!
Bir süre sessizlik oldu. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu.
-Ters dönmüş bir kaplumbağa görürsen yardım et,düzelt onu.Tamam mı? dedi buğulu ses tonuyla.
Gerçekten ağlıyordu. Az önce alay ettiğini düşündüğüm için kendime kızdım. Yine de böyle bir şeye ağlamasına anlam verememiştim. Belki de ben duygusuzlaştım diye düşündüm.
-Tamam,dedim.Düzeltirim.Merak etme,artık bütün kaplumbağalar güvende!
Gülümsedi. Gözündeki yaşları elinin tersiyle sildi. Gülünce ışıkta renk değiştiren ela gözlerinin içi parlıyordu. O gülümseyince kendimi büyük bir iş başarmış gibi hissettim.K aplumbağalar hakkında söylediklerim için ağladığından kendimi suçlu hissediyordum sanırım. Neler düşünüyorum ben böyle! Akıl mantık erdiremiyorum. Mantığım kilitlendi. Ama şu an gülümsüyor ya..Ötesi önemli değil. Dünyadaki en güzel gülümseme belki bu diye düşündüm.
Bir süre sessizlikten sonra konuştu:
-Kutup ayıları..dedi.Kutup ayılarının sadece kuzey kutubunda yaşadığını biliyor muydun?
Gülümsedim.
Ben daha cevap vermeden,duvardan bir hamlede atladı.
-Yarın saat tam 5'te,burada..
Cevabımı bile beklemeden,arkasını döndü.Koşarak uzaklaştı.Köşeyi dönüp, kayboldu. Yerimden kıpırdayamadım bile.
Bu Suveyda ile ilk tanışmamızdı.Aniden ortaya çıkıp yanıma gelişini,gökten zenbille inmişçesine garip sorular soruşunu,daha yeni tanışmamıza aldırmadan pervasız,aldırışsız hareketlerini hatırladıkça gülümserim.
Suveyda'nın gidişinden hemen sonra,ben daha duvardan inmeden,kardeşim geldi. Beni görünce ''Abi nerdesin bir saattir ya.bir sigara içmeye çıktın yoksun ne zamandır..'' dedi .Gerçekte varolmayan ters dönmüş bir kaplumbağa için ağlayan dünyalar güzeli bir kızla tanıştım desem inanmazdı zaten.
-hiiiç.. dedim.Hadi eve gidelim.
Duvardan atladım.Eve doğru giderken kardeşim Yasin'e:
-Yasin,kaplumbağaların ters döndükleri zaman asla tek başlarına düzelemediklerini biliyor muydun? dedim
Yasin anlamsız bir ifadeyle yüzüme baktı.Adımlarını hızlandırdı.
Saatime baktım.Suveyda ile 2. buluşmamıza sadece 23 saat vardı.Ve şimdiden korkmaya başlamıştım. Ya yine garip bir soru sorarda bilemezsem diye.Bu çok anlamsızdı.Ama korkuyorumdum işte.Ve önümde sadece 23 saat vardı.Kapıyı açtım.Eve girdim.
SÜVEYDA -I
Ben ciddi bir adamımdır. Bunu söylerken de ciddiyim.Tamam, arada espiri filan yaparım ama yine de gayet ciddi biriyimdir. Söze ben diye girdim,buradan bencil biri olduğum sonucunu da çıkarabilirsiniz. Ama çıkarmayın: benimkisi öyle sözlüklerdeki gibi değil, güzel bir bencillik .İlerleyen zamanlarda anlatırım bunu da belki. Burada bahsetmek istediğim konu bambaşka:''Süveyda''yı anlatmak istiyorum size.
Söze hemen gireyim. Aslında nereden başlayacağımı ben de bilmiyorum. Okulun duvarında otururken gördüm onu. Daha doğrusu o mu beni gördü desem emin değilim. En iyisi olduğu gibi anlatayım:
O gün her zamanki gibi sıkıcı bir gündü. Evde sigara içmem yasak olduğu için evin karşısındaki ortaokulun bahçe duvarına oturmuş sigara içiyordum. Sokakta kimse olmadığı için köşeyi döndüğü gibi farkettim O'nu. Gerçi yüz kişinin ortasında olsa da farkederdim. Çünkü o kadar güzeldi ki.. Ve üzerinde neredeyse gökkuşağının bütün renklerini taşıyan kıyafetiyle hemen dikkat çekiyordu. Ancak o renk karmaşasında bluzu,eteği ve omuzlarına attığı açık yeşil şeffaf tülü öyle bir birine yakıştırmış ki; insan ister istemez gözünü alamıyordu O'ndan.
Birden başını kaldırdı ve ona baktığımı farketti. Hemen gözlerimi kaçırdım,yere baktım. Bana doğru geldiğini hissettim. Kafamı kaldırıp ona baktığımda gülümsediğini gördüm.
''Acaba önceden tanıyor muyum?'' diye düşündüm. Düşündüm,çünkü öyle gülümsüyordu ki; insanın daha önceden tanımadığı,samimi olmadığı birisine bu şekilde gülümsemesinin imkanı yoktu. Onu tanımıyordum. Ama o tanıyormuş gibi gülümsüyordu. Oysa ben tanımadığımdan emindim. Ve o gülümsemeye devam ediyordu..
Duvarın dibine gelince durdu.Elini uzatıp ''Yukarı çıkmama yardım eder misin?''diye sordu. Afallamıştım. Hiç bir şey söyleyemedim. Sadece elimi uzattım. Elimi sıkıca kavrayıp duvarın ara basamağına basıp,kendini yukarı çekti ve tam yanıma oturdu. Ne yapacağımı bilemez şekilde önüme baktım. Bana doğru dönüp tokalaşmak için elini uzattı:
-Merhaba ben Süveyda dedi.
Bende elimi uzattım,tokalaştık. Kısık bir sesle ''Merhaba'' diyebildim sadece.
Bu ani tanışmaya anlam verememiştim .Ben daha kendimi tanıtmaya fırsat bulamadan söze devam etti:
-Gerçi adım Süveyda değil ama olsun isterdim.Sadece bu ismi çok seviyorum.Süveyda..Sen sever misin?
Duraksadım .Ne diyebilirim diye düşündüm. Süveyda'nın anlamını biliyordum .Ama onun o kendinden emin tavrı karşısında ne söylesem sanki yanlış cevap verip, yarışmadan elenecekmişim gibi geliyordu.
Kendimi toplayım ''Evet'' dedim.
-Peki anlamını biliyor musun? dedi.
-Kalpte bulunduğuna inanılan küçücük siyah bir nokta dedim.
-Günah..gizli günah dedi.Hiçkimsenin bilmediği bir sır diye devam etti.
Sesindeki şen şakraklık anlattığı şeyle uyuşmuyordu. Üstelik daha adımı bile sormamıştı,anlattığı şeylere bak. Gerçi Süveyda gerçek ismi olmadığına göre bende onun adını bilmiyordum.Durumlarımız eşit sayılırdı.
Hem çok saçma.. Bir insan neden başkalarına kendini farklı bir isimle tanıtır ki..ben yapsam deli derler.
Bir an ne söyleyeceğimi bilemedim. Normalde insanlar tanıştıkları kişilere isimlerini sorarlar,nasılsın filan derler.
Ben bunları düşünürken birden konu değiştirip başka bir soru sordu:
-Yağmuru sever misin?
-Ne?!
-Yağmur diyorum..sever misin?
Bir an boş bulunup "Islatır" dedim.
Islatır mı?Tek söylebileceğin bu mu?Salaksın sen salak,şöylesin,böylesin diye kendime kızdım. Sanki yağmur delisi olan,üzerine yazılmadık,çizilmedik,söylenmedik söz bırakmayan kişi ben değildim. Sadece ıslatır diyebildim.A ma başka bir şeyde gelmemişti aklıma.Ama gariptir ki bu saçma cevaba çokta aldırış etmediğini farkettim. Sanki çok mükemmel bir cevap vermişim gibi heyecanlı bir ses tonuyla atıldı:
-Evet ıslatır .Biliyor musun ben yağmurda ıslanmayı çok severim.
Nereden bilebilirdim ki? Daha bir dakika önce tanışmıştık ve gerçek adını bile bilmiyordum. Üstelik ben kaskatı kesilmiş ne söyleceğimi bilemez haldeyken,onun bu kadar sıcak ve neşeli davranması sinirlerimi bozuyordu.
-Ama yağmurda ıslanırsan hasta olursun diye devam etti.
-Tabi ki dedim.
Dedim demesine ama sanki kırk yıllık ahbapmışcasına sohbete lap diye girmesi garip gelmişti. Onun o kadar rahat davranmasına sinir olmuştum.Gerçi bu kadar güzel bir kızla tanışıp,sohbet etmekte hoşuma gitmişti ama.. Garip bir duygu,tarifi zor.. Bir sigara daha yaktım. Yüzüme bakıp:
-Sigara içmek sağlığa zararlıdır dedi.
Gayet ciddi bir ses tonuyla söylemişti bunu. Yüzünde gülümsediğine dair bir emara yoktu.H atta sanki ilk kez duymuşum gibi şaşırmamı bekler gibi bir ifadesi vardı.
-Biliyorum dedim
-Bu güzel dedi.Sonra birden atılıp ''Bana bilmediğim bir şey söylesene!'' dedi.
-Nasıl yani? dedim. Aniden böyle bir soru sorunca afallamıştım.
-Bilmediğim bir şey söyle işte.İlk kez duymuş olayım söylediğin şeyi.
Duraksadım. Ne bilip bilmediğini nereden bilebilirdimki? Aklıma hiç bir şey gelmedi o anda. Oysa o ana kadar çoğu kişinin bilmediği,dikkatlerden kaçan abuk subuk bir sürü şey bildiğimi düşünürdüm. Hem bir insan 5 dakika önce tanıştığı birine,üstelik daha adını daha doğrusu gerçek adını bile söylemeden böyle bir soru sorardı ki? Ama bu kız soruyordu. İşin aslı başka biri bana böyle bir şey anlatsa,kızda nahoş(!) bir durum olduğunu düşünürdüm.A ma hayır,Suveyda'da böyle bir durumun emaresi yoktu. Hem sinir bozucu olacak derecede sıcak,şen şakrak.. Hemde benimle birlikte duvarın üstünde,yanımda oturduğu halde sanki başka bir alemdeymiş gibi uzak,gözleri gözlerimden öteye bakmada..s anki bana değilde gözlerimin içinde uzak bir yerlere bakıyor gibi..Ama hala yanımda. Ve bakışlarıma kilitli bakışlarıyla sorduğu sorunun cevabını bekliyor:
-Bilmediğim bir şey söyle..
SÜVEYDA -0 -
O gideli tam 10 yıl oldu. 10 yıldır her 7 Ağustos günü saat 5'te buraya gelirim.Bir sigara yakarım, derin bir nefes çekerim. Dumanı ciğerlerimi yakar. Uzaklara bakarım, yalnız adam pozlarına girerim. Hani şu filmlerde rıhtımın ucunda tek başına takılıp denize bakan karizmatik tipler gibi. O kadar uzun süre denize nasıl bakarlar merak ediyorum. Benim en fazla 5 dakika sonra canım sıkılır, atlar bir minübüse giderim. Zaten buraya geldiğimde de en fazla 5 dakika dayanabiliyorum . Ama işin aslı, 5 dakikalığına da olsa, orada olmak ve O'nu hatırlamak bana kendinmi iyi hissettiriyor. Yaşadığım herşeyi tek tek hatırlatıyor..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)