Süveyda VII - Ayağı Kırık Taylar
Gelmedi. Ama ben bekledim. Ertesi gün de gelmedi. Ben yine bekledim.Ve bir sonraki günde gelmedi. O gelmese de ben beklerim dedim. Ama bekleyemedim. Onuncu günün sonunda vazgeçtim beklemekten. On gündür duvarın üstüne kukuma kuşu gibi tünemiş öylece oturan, ara ara da sigara yakan bir çocuğun karşıdan çok aptalca göründüğüne eminim. Ama bir süre sonra komşular arasında gerizekalı olduğuma dair dedikodular çıkacağından korktum. Çünkü değildim. Ya da bilmiyorum, belki de öyleydim. Daha gerçek adını bile bilmediğim bir kıza aşık olmuş, görüşürüz demesine inanmış, bekliyordum öylece. Nihayetinde beklemedim işte. Yine de beklemediğim her an o gelmiş gibi hissetmekten de kendimi alamadım o duvarda olmadığım her saniye.
Beklemek lanetli bir his sevgili okur. Beklemek cehennemde yanmak gibi bir şey. Sonu olmayacağını biliyorsun aslında. Ama yine de içinde bir ümit var işte. İşlerken keyif aldığın bir günahın bedelini öderken, içinin temiz olduğu savunmasıyla affını beklemek gibi. Belki affolur? Kim bilir.
Kotum ütülü değildi artık. Zaten kot ütülemek saçma bir fikirdi. Yataktan kalkmış gibi görünmesi için özenle taradığım saçlarım artık gerçekten yataktan kalktığım haliyle duruyordu tüm gün. Yakışıyor muydu? Bilmiyorum. Hiç bakmadım belki çok zaman. Depresyona girmiştim galiba. Ama bunu fiyakalı sözlerle betimlemezsem öleceğim hastalığına yakalandım galiba. Bu sebepten ki:
Mutsuzluk uyku yüklü katarlarla gelmeye başladı yaşadığım şehire. Ve ortadan kayboldu kervancıbaşı. Gözlerimin gün ışığı ile buluşmasıyla etkileşime geçen kimyasal bir bileşim oldu içimde hissettiğim acı. Yorgun, anlaşılmaz bir mahmurluk çöktü üzerime giderek. Endişeler, korkular.. Hüzünlerin vedasındaki o lanet rehavetin aksinde günler çılgın atlar gibi koşmaya başladı. Ayağı kırık taylarla doldu avlum, yaşanmamış günler dizildi dünüme. Vuramadım hiç birini. Aklımda tek bir soru vardı:
Süveyda nerede?
SÜVEYDA VI: Kaplumbağalar ve Kelebekler
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder