Süveyda V -Eski Şarkı-
-Süveyda sen kimsin?
Duraksadı. Öylece yüzüme baktı. Ve sonra yine umursamaz bir tavır takındı.
-Ne önemi var bunun?
-Merak ediyorum. Hakkında tek bildiğim adının Süveyda olduğu. O da zaten gerçek adın değilmiş.
-Hakkımda tek bildiğin gerçekten bu mu?
Bir an düşündüm. Başka ne biliyorum hakkında diye. Adı Süveyda'ydı. Gerçi o gerçek adı değildi. O öyle söylemişti sadece. Bu ismi seviyor demek ki.. Ve sonra, öyle güzel gözleri var ki.. Hani şu ışıkta renk değiştiren, kah yeşil, kah ela, kah mavi gibi görünen hercai gözlerlerden. Sonra saçları. Küçük dalgalar var saçlarında. Ama kıvırcık gibi değil. Boyu öyle uzun değil,çok da kısa değil. Gülüşünü biliyorum, gülünce sanki bir çocuk gülüyor gibi. Gözlerinin içi de gülüyor. Bir de gözlerinin doluşunu. İçimi acıtıyor gözlerinin dolması. Aynalardan korkuyor, ters dönmüş kaplumbağalara önem veriyor, Kutup ayılarının hangi kutupta yaşadığını biliyor. An oluyor, başını omzuma yaslayıp ağlıyor. Bunu söylediğim için kendimden utansam bile o andan dolayı mutlu oluyorum. Çünkü bana en yakın olduğu an. Sonra bunu hiç hatırlamamış gibi, hiç yakın olmamışız gibi davranıyor. Korkuyorum. Ama elimden bir şey gelmiyor. Bazen dalıyor, uzaklara bakıyor. Bakışları, düşleri, düşleyişleri uzaklara akıyor. Gücüm yetmiyor oralara varmaya, kalıyorum. Akşamları aniden ortadan kayboluveriyor. Yanımdan kalkıp gidiveriyor. Gelmek için gitsin istiyorum. O giderken peşine düşüyor herşey.. Ardı sıra yürüyor gölgesi, bakışlarım, hayallerim, düşlerim ve düşlediklerim. Gidiyoruz. Ve galiba ben ona sırılsıklam aşığım. O bunu bilmiyor.
"Süveyda ne ya? Gerçek adını neden söylemiyorsun? Ne saklıyorsun? Neden böyle davranıyorsun?.." Agresif bir ses tonuyla bir sürü soru sormak, fırça atar gibi konuşmak istedim. Ama sanki bir büyü var aramızda ve o bozulacak gibi geldi. Sustum.En sonunda ağzımdan şunlar döküldü;
- Çok güzelsin.. Bunu biliyorum bir de.
Gülerek "Bunu bilmeyecek ne var ki.." dedi.
Başkası dese bu lafı, şamarı ağzının ortasına patlasın gelir. Ama Süveyda söyleyince öyle olmuyor işte. Öylesine sevimli geliyor ki, gülmeden edemiyorsun. Çocuksu şımarıklığı içine dert olmuyor. Öylece kapılıyorsun rüzgarına. Alışmaya başlıyorsun git gide..
Yüzündeki gülümseme silindi bir an sanki. Yine gelişigüzel sorular sormaya başlayacağını ve beni çaresiz bırakacağını hissediyordum. Beklediğim gibi de oldu:
-Bu dünya neden böyle Tarık?
Ne bileyim ben neden böyle.. Bir bilsem..
- Çünkü insanlar böyle.. diyebildim. Ne demekse artık.
- "Evet!" dedi sanki bir gizem keşfetmiş gibi. Sanki bir an gözleri parlayıp söndü. Yine o saçma anlardan birini yaşamıştık. Garip sorularından birine sorusundan daha garip belki de anlamsız bir cevap vermiştim ve o bu cevaptan memnun olmuştu. O mutluysa, problem yok."Şarkıdaki gibi.. Biz büyüdük ve kirlendi dünya.."
-"Ben de severim o şarkıyı"
-Tarık
-Efendim?
-Biz de kirlenmiş miyiz?
Bilmiyorum.Bilmiyorum.Bilmiyorum.
Sustuk bir süre. Sonra Süveyda "Bana bir hikaye anlatsana" dedi. Artık aldırmıyordum Süveyda'nın gelişine konuşmasına, ani isteklerine. O nasıl istiyorsa öyle oynanacaktı bu oyun. Yanımda ya, daha ne isterim ki.
Hangi hikayeyi anlatabilirim diye düşündüm bir süre. Neden sonra aklıma şu kırlangıç hikayesi geldi. "Tam da yeri.." diye düşündüm. Hikayeden çıkarılan dersle bizim durumumuz uyuşur belki..
Anlatmaya başladım;
"Bir kırlangıç adamın birine aşık olur. Adam yalnız yaşamaktadır. Kırlangıç dile gelir ve adama : "Beni yanına al birlikte yaşayalım" der. Ancak adam bu teklifi kabul etmez.
Kış gelir, kırlangıç der ki; "Bak son kez söylüyorum,kış geliyor gitmek zorundayız." Adam yine kabul etmez. Kırlangıç uzaklara uçar gider.
Sonradan adam düşünür ki; "Keşke kırlangıcın teklifini kabul etseydim,beraber gül gibi yaşar giderdik.Neyse der dönüşünde alırım onu yanıma."
Adam başlar beklemeye, yaz mevsimi gelir,başlar kırlangıçlar dönmeye. Kırlangıç sürüleri geçer de geçer. Ama adamın beklediği kırlangıç bir türlü gelmez.
Adam en sonunda dayanamaz yoldan geçen bir kırlangıcı çevirir sorar; "Ya böyle böyle bir kırlangıç vardı,nerelerde kaldı göremedim?"
Kırlangıç cevap verir.
Der ki: "Bilmiyormusun, kırlangıçların ömrü sadece 6 aydır.."
Hikayenin üzerinde bıraktığı etkiyi görebilmek için yüzüne baktım. Gözleri yine uzaklardaydı, yüzünde net bir ifade okuyamadım.
Tam o sırada bana dönüp beklemediğim bir kontra soruyla beni vurdu:
-Sen ne sonuç çıkardın bu hikayeden?
-Hmm.. Belki şunu çıkarabiliriz.. Elindekinin kıymetini zamanında bilmek gerekir.
Bunu söylerken yüzümde belli belirsiz muzur gülümseme oluşmuştu sanki.
-"Ben öyle düşünmüyorum"dedi.
-Nasıl yani?
-Kırlangıç adamı gerçekten sevmiyormuş.
-Nereden çıkardın bunu? Gelip aşkını söylemiş ya..
-Tamam söylemiş ama. Gerçekten sevse öyle yapmazdı.
-Neden?
-Çünkü kırlangıç kendi ömrünün ne kadar olduğunu biliyordu. Adam onu kabul etse ne olacaktı? Onu sevse, onu bağlansa.. 6 ay sonra kırlgangıç öldüğünde adam ne yapardı?
Hiç böyle düşünmemiştim. Bir şey diyemedim..
-"Kırlangıç da herkes gibi, kendini düşünen bencil bir aşıktan öte değilmiş." dye devam etti. "Oysa aşk..."
Sustu..
-Oysa aşk ne? diye yineledim devame etmesini ister gibi.
Bir an başını kaldırıp etrafına bakındı. Hava çoktan kararmıştı. Oturduğumuz merdivenlerden kalktı.
-"Sonra devam ederiz, gitmem lazım. Hadi görüşürüz" dedi. Okulun dış kapısına doğru yürümeye başladı.
Yerimden kalkıp "Sözün yarım kaldı. Ne diyecektin? nereye böyle? vedalaşmadık bile.." gibisinden bir şey söyleyecek oldum. Ama oyunun kuralı bu değildi. Anlaşılan susmam ve Süveyda'yı olduğu gibi kabul etmem gerekiyordu. Ben de öyle yaptım. Ardından öylece seyrettim. Önce gölgesi yoruldu.Sonra gözlerim..ve düşlerim Eski bir şarkı oldu dilimde. Sustum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ehh yaa sonunda :D
YanıtlaSiltarık bu süveydayı ben de seviyorum artık okuyunca anladım..seni "güzel hatırlamak" ne güzel...sanki 40 yaşındayım sanki 20 yıl geçti hem nasıl değiştik.geçen gün trt1 de leyla ile mecnunu izlerken aniden aklıma sen geldin ah muhsin ünlü yani onur ünlü yani tarık severdi dedim olur öyle şeyler bak şimdi de 30 yıl geçmiş gibi geliyor...çok uzaklardan seni ve sana meftun halimi yine Allahın lutfetmesiyle çok güzel hatırlayan ben...bir 30 yıl sonra uğrar bakarım bloguna,iyi ol herkes iyi olsun :)
YanıtlaSil